Nobel Ödüllü Bilim İnsanları: Yapay Zeka, Nükleer Savaş Riskini Artırabilir

Chicago Üniversitesi’nde geçtiğimiz hafta bir araya gelen Nobel Ödüllü bilim insanları ve önde gelen nükleer uzmanlar, nükleer savaş tehlikesinin devam ettiğini ve bunun önlenmesi gerektiğini tartıştı. Yapılan panelde uzmanlar, nükleer savaş riskinin arttığını, ancak geçmiş yıllardan farklı olarak birçok kişinin bu tehdide kayıtsız olduğunu vurguladı.

Katılımcılar, geçen hafta Pazartesi’den Çarşamba’ya kadar süren kapalı oturumlarda nükleer savaşın etkileri, tehditlerin “yalnızca hacim ve karmaşıklık olarak artmaya devam ettiği”, yapay zeka ve diğer gelişen teknolojilerin nükleer riskleri azaltma ya da artırma ihtimali ve nükleer yakın tehlikelerin geçmişi ve geleceği gibi konuları ele aldı. Ayrıca, nükleer kış tehlikesi de gündeme geldi. Atomic Scientists Bülteni bu olasılığı, “bir nükleer saldırı ile kül olan şehirlerden çıkan yoğun dumanın stratosfere yükselmesiyle oluşabilecek, Dünya’da önemli ve kalıcı bir soğuma” olarak tanımlıyor.

Chicago Üniversitesi astrofizikçisi Daniel Holz, “Söylemeye gerek yok, bu benzersiz derecede tehlikeli bir zaman, ve giderek artan bir farkındalık söz konusu. En büyük sorunlardan biri de, tehlikeler artarken dünyanın dikkati başka şeylere dağılmış durumda.” ifadelerini kullandı.

Tarihsel Uyarılar ve Günümüz Tehlikesi

Çarşamba günü David Rubenstein Forum’da halka açık tartışmada konuşan teorik fizikçi ve 2004 Nobel Ödülü sahibi David Gross, nükleer yayılma ve savaş riskleriyle ilgili geçmişte yapılan uyarıları hatırlattı. Gross, 1955’te fizikçiler Werner Heisenberg ve Max Born’un Almanya’nın Mainau Adası’nda imzaladığı bildiriyi aktardı: “Bilim hizmetine hayatlarımızı adamaktan mutluluk duyduk. Bunun insanlara daha mutlu bir yaşam yolu sunduğuna inanıyoruz ama büyük bir dehşetle görüyoruz ki aynı bilim, insanlığa kendini yok etme imkânını veriyor.”

Gross, aradan geçen 70 yıla rağmen tehdidin ortadan kalkmadığını vurguladı. Geçtiğimiz yıl, 30 Nobel Ödüllü bilim insanı Mainau’da bir kez daha toplandı ve bir uyarıyı dile getirdi:
“Bugünün parçalanmış ve kutuplaşmış dünyasında, bu korkunç silahların ya kaza sonucu ya da kasıtlı bir eylemle kullanılma olasılığı yüksektir — bu da bildiğimiz insan uygarlığının sonu anlamına gelir.”

Toplantının amacı, böylesi bir felaketin önüne geçebilmek için somut öneriler geliştirmekti.

Trinity Testi’nin 80. Yıldönümü

Etkinlik, Çarşamba günü aynı zamanda ilk nükleer bombanın 16 Temmuz 1945’te New Mexico çölünde patlatıldığı Trinity testinin 80. yıldönümüne denk geldi. Chicago Üniversitesi’nde 1942’de ilk kendini sürdüren zincir reaksiyonunu geliştiren Enrico Fermi, testte yer alan bilim insanları arasındaydı. J. Robert Oppenheimer ve test direktörü Kenneth Bainbridge de oradaydı.

Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması Genel Sekreteri Robert Floyd, nükleer testlerin yasaklanmasının gelecekteki savaş riskini önlemek açısından kritik olduğunu vurguladı. Floyd, testin görkemini şu sözlerle aktardı: “Fermi, muhafızları ürküten bir iddia ortaya attı — atmosferin kendisi alev alıp gezegeni yok eder mi? Kimse bahse girmek istemedi. Neyse ki bu olmadı ancak Gadget patladığında, Dünya’nın 4,5 milyar yıllık tarihinde benzeri görülmemiş bir patlama gerçekleşti.”

Floyd, insanlığın sınırları aşma arzusunu Yunan mitolojisiyle kıyasladı: “Prometheus tanrılara karşı geliyor, ateşi insanlara çalıyor. Pandora kutuyu açıyor. İkarus’a ‘Çok yükselme’ deniliyor ama o daha yükseğe çıkıyor. Bu hikâyelerin ortak noktası, bilinebilecek ya da yapılmasına izin verilenin ötesine geçme arzusu.”

1963’te kısmi deneme yasağı, 1968’de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması ve 1996’da BM’nin Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması kabul edilse de ABD, Rusya ve Çin gibi dokuz ülke hâlâ 1996 anlaşmasını onaylamış değil. Floyd, “Yine de dünya onlarca yıldır görülmemiş risklerle karşı karşıya. Büyük nükleer devletlerin yeniden testlere dönmesi ihtimali, felaket olur.” dedi.

Nükleer Tehlikeyi Önleme Çağrısı

Toplantıya katılan Nobel ödüllü bilim insanları ve uzmanlar, bir bildiri yazdı: “Nükleer savaş riskini ortadan kaldırmanın tek yolu nükleer silahları ortadan kaldırmaktır, ancak daha uzun vadeli nükleer silahsızlanma çabalarını destekleyecek önemli, zamanında atılacak adımlar vardır.”

Atomic Scientists Bülteni CEO’su Alexandra Bell, ABD ve Rusya’nın tüm nükleer silahların yaklaşık %90’ına sahip olduğunu belirterek, mevcut Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması’nın gelecek yıl sona ereceğini vurguladı. Bildiride ABD ve Rusya’ya “hemen yeni bir antlaşma için müzakerelere başlamaları, bu sırada mevcut sınırlamalara uymaları ve tüm nükleer cephaneliklerini kapsayacak şekilde diyaloğu genişletmeleri” çağrısı yapıldı.

Bell ayrıca Çin’in hızla cephaneliğini büyüttüğünü kaydetti. Bildiride Çin’in de “hemen anlamlı ve sürekli tartışmalara girmesi” gerektiği vurgulandı. Nükleer silahların uzaya yerleştirilmesi tehlikesine karşı da Dış Uzay Antlaşması’na bağlı kalma çağrısı yapıldı.

Toplantı ayrıca, nükleer devletler arasında olası kazalar ve yanlış hesaplamalara karşı iletişim hatlarının artırılmasını, yapay zekâ gibi teknolojilerin kullanımına dair bilimsel, hukuki ve askeri tartışmaların başlatılmasını, karar verme sürelerinin uzatılmasını ve nükleer silah kullanımına ilişkin her kararda en az iki kişinin onayının şart koşulmasını önerdi.

Harvard Kennedy School’dan Francesca Giovannini, şunu vurguladı: “Nükleer bir savaşın asla, ama asla yaşanmamasını sağlamak için hepimiz birbirimize bağlıyız.”

Stanford Üniversitesi’nden Scott Sagan, Ukrayna’nın Rusya karşısında nükleer tehditlerle egemenliğini kaybetmesi halinde başka ülkelerin de silah edinmeye yönelmesinin olası olduğunu söyledi. İran’ın nükleer silah edinmesi halinde Suudi Arabistan ve Türkiye’nin de aynı yolu izlemesinin kaçınılmaz olacağını belirtti.

Gross, 40 yaş altı nesillerin Soğuk Savaş dönemindeki kaygıyı yaşamadığını ve çoğunun nükleer silah tehdidinden habersiz olduğunu söyledi: “Onlar neden sokaklarda yürüdü? Çünkü korkmuşlardı. Dünyanın dört bir yanındaki insanların korkusu, liderlerinden harekete geçmelerini istemeleri, kıyamet riskini azaltmadaki en büyük motivasyondu.”

Gross ayrıca, politikacıların nükleer savaş konusunu gündeme getirmediğini belirtti: “Bu inanılmaz. Önerilerimiz harika, ancak siyasi irade olmadan hiçbir şey gerçekleşmeyecek.”

Çarşamba günü yayımlanan deklarasyonun devamında “Nükleer savaş felaketini önlemekten daha büyük bir sorumluluk yoktur. Bu uygulanabilir ve erişilebilir adımlar, küresel liderlere bu kutsal görevde yardımcı olacaktır. Her birinin, Nobel Ödüllü Bertrand Russell ve Albert Einstein’ın sözleriyle rehberlik edilmesini istiyoruz: ‘İnsan olarak insanlara sesleniyoruz: insanlığınızı hatırlayın, gerisini unutun.’ Bizim hayatta kalmamız ve gelecek nesillerin varlığı buna bağlı.” sözleri yer aldı.

Aynı akşam, etkinlik kapsamında Kronos Quartet ve Allison Russell, Chicago Üniversitesi Logan Sanat Merkezi’nde Bob Dylan’ın “A Hard Rain’s a-Gonna Fall” eserini seslendirdi.

Kaynak: https://www.cbsnews.com/chicago/news/nobel-laureates-experts-university-averting-nuclear-war/