Bilim ve Dünya
20/11/2025

Almanya’da çalışan bir ekip, şizofreni ve çeşitli ruhsal hastalıklara tek başına yol açabilen bir gen tespit etti. Ruh sağlığı alanında uzun süredir geçerli olan baskın görüş, şizofreni, anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi rahatsızlıkların, çevresel unsurlar ile çok sayıda genetik faktörün karmaşık etkileşiminden kaynaklandığı yönündeydi. Yeni bulgular, belirli durumlarda tek bir genin merkezi bir rol üstlenebileceğini göstererek bu tabloya önemli bir ekleme getiriyor.
Molecular Psychiatry dergisinde yayımlanan araştırmada, GRIN2A adı verilen gen ön plana çıktı. Çalışma, GRIN2A genindeki belirli değişimlerin doğrudan şizofreni gelişimine yol açabildiğini ortaya koydu. Araştırmanın başyazarı, Leipzig Üniversitesi Tıp Merkezi İnsan Genetiği Enstitüsü Direktörü Profesör Johannes Lemke, elde edilen verilerin önemini vurguladı: “Mevcut bulgularımız GRIN2A geninin tek başına bir ruhsal hastalığa neden olabilen bilinen ilk gen olduğunu gösteriyor. Bu özellik, söz konusu bozuklukların bugüne kadar varsayılan poligenik nedenlerinden ayrılmasını sağlıyor”.
Lemke’nin ifadesine göre, daha önce ağırlıklı olarak birden fazla genin küçük katkılarının birleştiği poligenik modeller ön plandayken, GRIN2A örneği, tek başına etki edebilen genetik bir tetikleyiciye işaret ediyor.
Araştırma kapsamında ekip, GRIN2A geninde genetik bir değişiklik taşıyan 121 bireyin klinik ve genetik verilerini ayrıntılı biçimde inceledi. Analizler, genin belirli varyantlarının yalnızca şizofreni ile değil, aynı zamanda diğer ruhsal hastalıklarla da bağlantılı olduğunu gösterdi. Lemke, “Bu genin belirli varyantlarının yalnızca şizofreni ile değil, aynı zamanda diğer ruhsal hastalıklarla da ilişkili olduğunu gösterebildik.” diyerek bu yaygın etki alanına dikkat çekti.
Dikkat çekici bir diğer bulgu, GRIN2A değişikliğine sahip bireylerde ruhsal belirtilerin çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkması oldu. Lemke, yaygın klinik tabloda şizofreni ve benzeri rahatsızlıkların genellikle erişkinlikte ortaya çıktığını, oysa GRIN2A değişiklikleri söz konusu olduğunda belirtilerin çok daha erken yaşlarda gözlemlendiğini belirtti. Araştırma grubuna göre bu durum, klinisyenler için erken uyarı işareti niteliği taşıyabilir.
Çalışmada, bazı bireylerin yalnızca psikiyatrik belirtiler gösterdiği, yani nörolojik açıdan ek bir tablo sergilemediği raporlandı. Oysa literatürde GRIN2A değişiklikleri daha çok epilepsi ve entelektüel yetersizlik gibi nörogelişimsel durumlarla ilişkilendiriliyor. Yeni bulgular, genin yelpazesinin yalnızca nörolojik hastalıklarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda saf ruhsal tablolarla da bağlantı kurabildiğini ortaya koyuyor.
Moleküler düzeyde bakıldığında, GRIN2A geninin sinir hücrelerinin elektriksel uyarılabilirliğinin düzenlenmesinde merkezi bir rol oynadığı biliniyor. Gen, beyinde sinyal iletimi açısından kilit konumda bulunan NMDA reseptörünün bir alt bileşenini kodluyor. Araştırmada tanımlanan belirli GRIN2A varyantlarının, NMDA reseptörü aktivitesini azalttığı tespit edildi. Azalma, nöronlar arasındaki iletişimin zayıflaması ve sonuçta ortaya çıkan ruhsal belirtiler açısından önemli bir mekanizma olarak değerlendirildi.
Klinik açıdan umut verici bir adım da ilk tedavi serisinden geldi. Araştırmacılar, NMDA reseptörünü aktive eden bir besin takviyesi olan L-serin ile yapılan tedavilerden sonra bazı hastalarda psikiyatrik belirtilerde belirgin iyileşmeler gözlemledi. Çalışma, henüz erken bir aşamada olsa da, GRIN2A değişikliklerine sahip hastalarda, hedefe yönelik tedavi yaklaşımlarının mümkün olabileceğine işaret ediyor. L-serin uygulamasına verilen bu yanıt, gelecekte daha geniş kapsamlı klinik denemeler için temel oluşturabilir.
Küresel ölçekte bakıldığında, ruh sağlığı sorunlarının yükü son derece yüksek. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 2021 yılında dünya genelinde neredeyse her yedi kişiden biri bir ruh sağlığı hastalığı ile yaşıyordu. Anksiyete bozuklukları ve depresyon, en sık görülen tablolar olarak öne çıkıyor. Çoğu ruhsel bozukluk, çevresel stres faktörleri ile birlikte işleyen kapsamlı bir genetik bileşene sahip karmaşık nedenlere dayanıyor.
Araştırma ekibi, yeni bulguların erken tanı ve hedefe yönelik tedavi açısından önemli bir potansiyel taşıdığını vurguluyor. GRIN2A gibi tek başına etkili olabilen genetik etkenlerin belirlenmesi, risk altındaki bireylerin daha erken yaşlarda saptanmasına ve gelişebilecek şizofreni veya diğer ruhsal hastalıkların daha erken müdahalelerle yönetilmesine kapı aralayabilir. Araştırmanın yazarları, elde edilen verilerin ileride daha geniş hasta gruplarında test edileceğini ve klinik uygulamaya yönelik yeni stratejilerin geliştirilebileceğini belirtiyor.